İşte Türkçedeki “göz” kelimesi geçen tüm deyimler, anlamları ve örnek cümleleriyle birlikte:
📋 Göz ile İlgili Deyimler ve Anlamları:
🔵 A Harfiyle Başlayanlar:
1. Aklı gözüne inmek:
→ Her şeyi dış görünüşe göre değerlendirmek.
Örnek: İnsanları tanımakta zorlanıyor, aklı gözüne inmiş.*
2. Ağzının içine göz dikmek:
→ Söylenecek bir sözü merakla beklemek.
Örnek: Öğretmenin ne söyleyeceğini ağzının içine göz dikerek dinlediler.*
🔵 B Harfiyle Başlayanlar:
3. Baş göz etmek:
→ Birini evlendirmek.
Örnek: Kardeşimi sonunda baş göz ettik.*
4. Bir göz atmak:
→ Hızlıca ve yüzeysel bakmak.
Örnek: Kitaba bir göz attım ama tam incelemedim.*
5. Bir gözü açık gitmek:
→ Ölmeden önce yapmak istediği bir şeyi yapamamak.
Örnek: O evi görmeden gözü açık gitti.*
🔵 C Harfiyle Başlayanlar:
6. Can gözüyle bakmak:
→ Duygusal bir bağla sevgiyle bakmak.
Örnek: Resme can gözüyle bakınca anlamı ortaya çıkıyor.*
7. Canı gözüne gelmek:
→ Şiddetli acı veya sıkıntı hissetmek.
Örnek: Ayağına basınca canı gözüne geldi.*
🔵 Ç Harfiyle Başlayanlar:
8. Çocuk gözüyle bakmak:
→ Olaylara saf ve masum bir bakış açısıyla yaklaşmak.
Örnek: Onun hatasını çocuk gözüyle bakarak affettim.*
🔵 D Harfiyle Başlayanlar:
9. Diliyle gözüyle oynamak:
→ Konuşurken yüz ifadeleriyle abartılı hareket etmek.
Örnek: Yalan söylerken diliyle gözüyle oynuyordu.*
🔵 E Harfiyle Başlayanlar:
10. El göz etmek:
→ Birine gizlice bakmak veya dikkatlice gözlemek.
Örnek: Konuşurken bana el göz etti.*
🔵 G Harfiyle Başlayanlar:
11. Göz açıp kapayıncaya kadar:
→ Çok kısa bir süre içinde.
Örnek: Tatil göz açıp kapayıncaya kadar geçti.*
12. Göz açtırmamak:
→ Karşı tarafa fırsat vermemek.
Örnek: Rakip takıma göz açtırmadılar.*
13. Göz ağartmak:
→ Uygun bulup beğenmek.
Örnek: Bu işi yapmak için göz ağarttım.*
14. Göz almak:
→ Parlaklığıyla ya da güzelliğiyle dikkat çekmek.
Örnek: Altın kolye göz alıyordu.*
15. Göz ardı etmek:
→ Önemsememek, dikkate almamak.
Örnek: Uyarılarımızı göz ardı etti.*
16. Göz atmak:
→ Kısa ve yüzeysel bakmak.
Örnek: Gazeteye göz attım.*
17. Göz boyamak:
→ Geçici bir aldatma yapmak.
Örnek: İnsanların gözünü boyamak için yüzeysel değişiklikler yaptı.*
18. Göz bebekleri parlamak:
→ Heyecanlanmak ya da mutlu olmak.
Örnek: Hediyeyi görünce göz bebekleri parladı.*
19. Göz doldurmak:
→ Güven vermek ya da etkileyici olmak.
Örnek: Yeni gelen öğrenci kısa sürede göz doldurdu.*
20. Göz gezdirmek:
→ Yüzeysel bakmak.
Örnek: Kitaba göz gezdirdim ama derinlemesine okumadım.*
21. Göz göze gelmek:
→ Karşılıklı bakışmak.
Örnek: Kalabalıkta göz göze geldik.*
22. Göz göre göre:
→ Herkesin gözü önünde, açıkça.
Örnek: Göz göre göre yalan söyledi.*
23. Göz hakkı:
→ Başkasının malından gözü kalmak.
Örnek: Bu tatlıdan bana da göz hakkı düşer.*
24. Göz hapsine almak:
→ Sürekli ve dikkatle izlemek.
Örnek: Öğretmen beni göz hapsine aldı.*
25. Göz kamaştırmak:
→ Parlaklığı ya da güzelliğiyle dikkat çekmek.
Örnek: Elbisesi göz kamaştırıyordu.*
26. Göz karartmak:
→ Korkusuzca ve düşünmeden işe girişmek.
Örnek: Gözünü karartıp cesurca suya atladı.*
27. Göz kulak olmak:
→ Dikkat etmek, korumak.
Örnek: Çocuğa biraz göz kulak olur musun?*
28. Göz önünde bulundurmak:
→ Karar verirken dikkate almak.
Örnek: Seçimini yaparken maliyeti de göz önünde bulundur.*
29. Göz önünde olmak:
→ Kolay görülebilecek bir yerde bulunmak.
Örnek: Anahtar göz önünde bir yerde duruyordu.*
30. Gözünden düşmek:
→ Eskisi kadar değerli olmamak.
Örnek: Yaptığı hatadan sonra gözümden düştü.*
31. Gözden geçirmek:
→ İncelemek, kontrol etmek.
Örnek: Yazımı yayınlamadan önce gözden geçireceğim.*
32. Gözden kaçmak:
→ Fark edilmemek.
Örnek: Küçük bir detay gözümden kaçmış.*
33. Gözden kaybolmak:
→ Görünmez hale gelmek.
Örnek: Arabası hızla ilerleyip gözden kayboldu.*
34. Gözleri faltaşı gibi açılmak:
→ Şaşkınlıktan gözlerini büyütmek.
Örnek: Sürprizi görünce gözleri faltaşı gibi açıldı.*
35. Gözleri dolmak:
→ Ağlamamak için kendini tutmak.
Örnek: Duygusal anlarda gözleri doldu.*
36. Gözleri parlamak:
→ Heyecanlanmak ya da mutlu olmak.
Örnek: Hediyeyi görünce gözleri parladı.*
37. Gözleri yollarda kalmak:
→ Birini ya da bir şeyi beklemek.
Örnek: Oğlunu beklerken gözleri yollarda kaldı.*
38. Gözünü daldırmak:
→ Dalgınlıkla uzaklara bakmak.
Örnek: Düşüncelere dalıp gözünü daldırdı.*
39. Gözünü dikmek:
→ Bir şeyi çok istemek.
Örnek: Yeni arabaya gözünü dikti.*
40. Gözünü dört açmak:
→ Çok dikkatli olmak.
Örnek: Cüzdanını korumak için gözünü dört açtı.*
41. Gözünü seveyim:
→ Birinden rica etmek için kullanılan bir ifade.
Örnek: Gözünü seveyim bana yardım et.*
42. Gözünü yükseklere dikmek:
→ Büyük hayalleri ve hedefleri olmak.
Örnek: Küçük yaşta gözünü yükseklere dikti.*
43. Gözünün içine bakmak:
→ Sevgiyle ve dikkatle bakmak.
Örnek: Torununa gözünün içine bakıyordu.*
44. Gözünün yaşına bakmamak:
→ Merhamet göstermemek.
Örnek: Yaptığı hatadan sonra gözünün yaşına bakmadılar.*
45. Gözünü karartmak:
→ Sonunu düşünmeden cesurca hareket etmek.
Örnek: Gözünü karartıp işten ayrıldı.*
Bu deyimler, Türkçede “göz” kelimesinin hem fiziksel hem de mecazi anlamlarını taşıyarak zengin bir ifade gücü sunar. 👁✨