Bayramdan önceki gün baban eve bir koyun getirdi. Ertesi sabah kurban olarak keseceğini söyledi. Demek onun için bu bayrama Kurban Bayramı deniliyordu.
Bayram arefesinde annem komşu kadınlarla bizim evde baklava yaptı. O kadar güzel bir tatlıyı şimdi dek hiç yememiştim. Annem her seferinde bu konudaki ustalığına ustalık ekliyordu. Arife gününün akşamına kadar annem evde bayram hazırlıklarını sürdürdü. Sarma yemeği yaptı. Evi temizledi. Çok yorulan anneme ben de yardımcı olmaya çalıştım. Akşam olunca annem
beni banyo yaptırdı. Ailemizin diğer fertleri de banyo yaptı. Ne de olsa yarın bayramdı. Bayramda temiz olmak istiyorduk. Bayramlaşırken mis gibi kokmalıydık. Bunlar, bize annem her bayram öncesi tekrar ederdi. Bayram sabahı erkenden kalktım. Evdekiler ise benden de erken kalkmıştı. Babam ve ağabeyim bayram namazına gitmişlerdi. Annem de evde dünden kalan bayram telaşına devam ediyordu. Evimizin bahçesini süpürüyordu.
Cama çıkıp anneme:
– Günaydın anne. Böyle erken bir vakitte bahçeyi neden süpürüyorsun, diye sordum.
Annem:
– Bayram sabahı insanlar evinin önünü süpürürse çok istedikleri bir şey gerçekleşirmiş. Büyüklerimiz bize hep öyle derlerdi. İstediğimin olmasına ya
da olmamasına aldırmadan her bayram evimin önünü erkenden süpürürüm, diye cevap verdi.
Bu sırada koyunumuz bahçede meleyip duruyordu. Biraz sonra onun kesileyeceğini anımsayınca içim tuhaf oldu.
Babam ve ağabeyim eve gelir gelmez bayramlaşıp hep beraber kahvaltıya oturduk. Bayram sabahı kahvaltısının ayrı bir zevki vardı. Kahvaltıdan sonra babam ve ağabeyim bahçedeki koyunu alıp belediyenin belirlediği kesim yerine götürdüler. Bir kaç saat sonra kesilen kurbanımızın etleriyle geri döndüler. Büyük bir poşetin içinde ise kurbanın derisi vardı.
Mutfağa etleri bırakan babam anneme seslendi:
– Semra tuzu getirir misin?
Annem tuzu getirene kadar babam kurban derisiyle balkona çıkmıştı bile. Balkonda, deriyi açtı. Sonrada içine avuç avuç tuz döktü. Babama bunu niçin yaptığını sordum.
Babam:
– Kızım deriye tuz dökmezsek kısa süre sonra bozulur. Bir işe yaramaz. Oysa
ondan birçok şekilde faydalanılabilir, dedi. Biz bu koyun postunu ne yapacaktık bir anlam verememiştim. Sokaktan geçmekte olan bir arabadan yükselen sesleri dinlemeye başladım. Kesilen kurban derilerini topluyorlardı.
Onların bu derileri ne yapacaklarını babama sordum.
Babam:
– Bu derilerden elde edilen paralar Türk Hava Kurumu ile Çocuk Esirgeme kurumuna aktarılacak, dedi.
Ben on
– Peki kim alıyor bu derileri, diye sordum.
Babam:
– Bu derileri deri fabrikaları alıyor. Onları işleyip deri ceket, deri çanta ayakkabı gibi ürünler elde ediyorlar, dedi.
Kurban derilerini toplama aracı bizim evin önünden geçerken babam tuzlamış olduğu kurban derisini bu araca verdi. Babamın neden kurban derisini tuzlayıp beklettiğini şimdi daha iyi anlıyordum.